Fotosentez Konusu

Yükleniyor...

Fotosentez 13,834

Fotosentez Nedir?

► Fotosentez, klorofil taşıyan; bitkiler, bazı bakteriler ve bazı protistlerin (öglena ve çoğu alglerin) ışık enerjisini kullanarak inorganik maddelerden organik madde sentezledikleri bir süreçtir.

► Fotosentez, ışık enerjisinin kimyasal enerjiye dönüşümü ile organik besin üretimini sağlayan mekanizmadır.

► Hücreler tarafından yapı ve enerji hammaddesi olarak kullanılan besinler güneş enerjisi kullanılarak üretilir.

► Besin kaynağı olarak CO₂ kullanılır.

► İnorganik maddelerden organik bileşikleri sentezleyen canlılara Üretici (Ototrof) Canlılar denir.

► Üretici canlılar fotosentez ve kemosentez yapan canlılardır.

► Organik maddesentezi için ışık enerjisini kullanan canlılara Fotosentetik Canlılar, kimyasal enerjiyi kullanan canlılara ise Kemosentetik Canlılar denir.

► Fotosentez bir yapım (anabolik ya da özümleme) olayıdır.

► İnorganik monomerlerden organik monomer sentezi gerçekleştirilir.

Fotosentez için canlıda klorofil molekülü bulunması şarttır. Klorofil sayesinde güneş ışığı absorbe edilerek önce ATP enerjisi üretilir (Fotofosforilesyon ile), sonra CO₂ özümlenerek besin üretimi (C₆H₁₂O₆) gerçekleştirilir.

Not

► Prokaryot canlılarda (siyanobakteriler, mor kükürt bakterileri gibi) klorofil sitoplazmada bulunur.

► Ökaryot canlılarda ise (öglena, algler ve bitkiler) klorofil kloroplast organelinde bulunur.

Not
Küsküt otu, canavar otu gibi tam parazit bitkilerde kloroplast bulunmadığı için bu bitkiler fotosentez yapamazlar.

Fotosentetik canlılar;

♦ Siyanobakteriler ve mor kükürt bakterileri

♦ Öglena

♦ Algler

♦ Bitkilerdir.

► Organik besin üretimini yapamayan, besinlerini dışarıdan hazır alan canlılara Tüketici (Heterotrof) Canlılar denir.

► Heterotrof canlılar yaşam faaliyetlerini devam ettirebilmek ve büyüyüp gelişebilmek için üretici canlıların sentezledikleri besin maddelerini direk ya da dolaylı olarak almak zorundadırlar. Tüketiciler; fotosentez ürünlerini kullanarak kendileri için gerekli olan enerjiyi elde ederler. Bu enerjiyi hücresel solunum olayları ile gerçekleştirirler. Solunum sonucunda ise CO₂, H₂O gibi metabolik ürünler oluştururlar. Bu ürünler fotosentetik canlılar tarafından tekrar alınarak fotosentez olayı için hammadde olarak kullanılır. Böylece tüketici canlılar ile üretici canlılar arasında birbirini tamamlayan dengeli bir ilişki kurulur. Bu iki olay ekosistemin sürdürülebilirliği ve canlılığın devamı açısından oldukça önemlidir.

Bu süreçte su (H₂O) ve karbondioksit (CO₂), güneş ışığı enerjisi yardımıyla glikoza (C₆H₁₂O₆) ve oksijene (O₂) dönüştürülür. Fotosentez, kloroplast adı verilen hücre organellerinde gerçekleşir.

Fotosentezin Tarihçesi

► Tarih boyunca fotosentez yoluyla organik madde üretiminin nasıl gerçekleştiği bilim insanları tarafından araştırılmıştır.

► Aristo bitkilerin yeşillenmesi için güneş ışığının gerekli olduğunu ilk savunan bilim insanlarından biridir.

► Günümüze kadar bilim insanlarının fotosentezin tarihi gelişimi ile ilgili yaptıkları bazı önemli çalışmalar tabloda belirtilmiştir.

Fotosentezin Bilim Tarihindeki Gelişimine Katkı Sağlayan Bilim İnsanları

Adı Soyadı Katkısı
Van Helmont 17. yüzyılda Van Helmont, (Van Helmınt), 2,5 kg ağırlığındaki bir söğüt fidanını, içinde 100 kg toprak bulunan bir saksıya dikmiş ve bu fidanı, sadece yağmur suyuyla 5 yıl süresince sulamıştır. Sürenin bitiminde fidan, 85 kg’lık bir ağaç olmuştur. Deney sonunda kuru toprağın ağırlığı 99,994 kg olarak belirlenmiştir. Helmont, aradaki farkı deney hatası olarak kabul etmiş ve bu deneyinde, söğüt ağacının büyüme sebebinin sadece saksıdaki toprak olmadığı, bitki ağırlığında oluşan 82,5 kg’lık madde artışının yalnız sudan kaynaklandığı kanısına varmıştır.
Joseph Priestley 1771 yılında İngiliz Joseph Priestley (Yosef Prestliy), karanlıkta bitkilerin dışarıya karbondioksit verdiğini ve havayı kirlettiğini saptamış; evdeki hava kirliliğini önlemek için bitkilerin geceleri ev dışına çıkarılmasını önermiştir. Işıkta yeşil bitkilerin hayvanlar tarafından kirletilen havayı temizlediğini, fotosentezde O2 molekülünün de etkisinin olduğunu ileri sürmüştür. Havanın bu şekilde temizlenmesinde ışığın gerekli olduğunu açıklamıştır.
Jan Ingenhousz 1779 yılında Jan Ingenhousz (Yan İngenhauz), bitkinin havayı ancak ışık olduğunda temizleyebileceğini göstermiştir. Fotosentezde klorofilin önemini vurgulamıştır.
Jean Senebier 1782 yılında Jean Senebier (Ciin Senöbiyer), bitkilerin havaya oksijen verirken CO2 kullandığını belirtmiştir. Karanlıkta bitkiler ve hayvanlar tarafından oluşturulan CO2 bileşiğinin, ışık altında bitkiler tarafından O2 üretimini teşvik ettiğini ve bitkiler tarafından meydana getirilen O2 miktarının tamamen ortamdaki CO2 miktarına bağlı olduğunu belirtmiştir.
Nicolas Theodore De Saussure 1820 yılında Nicolas Theodore De Saussure (Nikolas Teodor Dö Sasür), bitki ağırlığındaki artışa dayanarak fotosentezde suyun da kullanıldığını açıklamıştır. Böylece fotosentezin ilk niceliksel ölçümünü yapmıştır. De Saussure, fotosentez esnasında eşit hacimde CO2 ve O2 alışverişi olduğunu, buna benzer eşit hacimde bir gaz alışverişinin solunum sırasında da meydana geldiğini ileri sürmüştür. Bitkilerin ışıkta CO2 alması ve O2 açığa çıkarmasının ancak bitkinin yeşil kısımlarında olabildiğini göstermiştir.
Theodor Wilhelm Engelmann 1883 yılında Theodor Wilhelm Engelmann (Teodor Vilhem Engılmın), fotosentezde ortama O2 verilmesinin kloroplastlar tarafından sağlandığını ortaya koymuştur. Engelmann, fotosentezin mavi-mor ışıklarda yüksek olduğunu, en az ise yeşil ışıkta gerçekleştiğini deneylerle açıklamıştır.
Cornelius Bernardus Van Nie 1930 yılında Cornelius Bernardus Van Niel (Kornelyüs Bernardus Van Niyıl), bazı bakterilerin de bitkilerdekine benzer bir fotosentez yaptığını bulmuştur. Çeşitli bakteriler, CO2 bileşiğini, ışık enerjisi ve su dışında başka bir elektron kaynağı kullanarak indirgemektedir. Van Niel, çalışmasında su yerine H2S kullanmış ve yan ürün olarak sülfür açığa çıkmıştır.
Robert Hill 1937 yılında Robert Hill (Rabırt Hil), fotosentezin ışık reaksiyonu üzerinde çalışmıştır. Bu araştırmacı, izole edilen kloroplastların ve kloroplast parçalarının bile uygun bir elektron alıcısı verildiğinde, ışık altındaki ortamda CO2 olmadan, sudan elektron alarak O2 açığa çıkardığını tespit etmiştir. Suyun bu şekilde ışıkta, CO2 olmaksızın ayrışması (fotoliz) Hill reaksiyonu olarak bilinmektedir. Reaksiyon, fotosentezde O2 molekülünün ışık reaksiyonlarında oluştuğunu ve bu O2 molekülünün CO2 bileşiğinden değil de H2O bileşiğinden kaynaklandığını göstermesi yönünden önemlidir.
Melvin Calvin 1954-1961 yılları arasında Melvin Calvin (Melvin Kelvin) ve arkadaşları, fotosentezin ışıktan bağımsız reaksiyonları üzerinde çalışmışlar; bu olaydaki karbon metabolizmasını ayrıntılı bir şekilde açıklamışlardır. Bu çalışmasından dolayı Calvin’e Nobel Ödülü verilmiştir.
Fotosentez Süreci

► Fotosentez; klorofil taşıyan prokaryot ve ökaryot canlılar tarafından gerçekleştirilen bir özümleme (yapım=anabolik) olayıdır.

► Tüm canlılar fotosentez olayında karbon kaynağı olarak CO₂'yi kullanırlar. Ancak hidrojen kaynağı her canlı için H₂O değildir.

► Örneğin; H₂S (mor kükürt bakterileri) hidrojen kaynağı olarak H₂S kullanırlar. Sonuçta O₂ yerine S (kükürt) oluştururlar. Denklemi aşağıdaki gibidir.

Fotosentezde hidrojen kaynağı olarak H₂O kullanan canlılar yan ürün olarak O₂ oluşturarak bunu atmosfere verirler.

Bu canlılar;

Prokaryotlardan; mavi yeşil algler (siyanobakteriler)

Ökaryotlardan; öglena, algler ve bitkilerdir.

Fotosentez Denklemi

6 CO+ 12 H2O + Işık Enerjisi → C6H12O+ 6 O+ 6 H2O

► Fotosentez denkleminde görüldüğü gibi açığa çıkan oksijen molekülünün temel kaynağı sudur.

► Kullanılan karbondioksit bileşiğindeki karbon atomu glikozun yapısına katılırken, oksijen atomu ise glikozun ve suyun yapısına katılmaktadır.

Fotosentezde Görev Alan Yapılar

► Bitkilerde fotosentez kök dışında kalan yeşil renkli yapılarda gerçekleşir.

► Örneğin; genç gövde, yeşil meyve, dal, yaprak gibi yapılarda klorofil bulunduğu için fotosentez gerçekleşir.

►  Fotosentez en çok bitkinin vejetatif organlarından biri olan yaprakta gerçekleşir.

► Hücredeki organellerden ise kloroplastlarda gerçekleşir.

Fotosentezin Gerçekleştiği Yapılar Şunlardır.

1. Yaprak

2. Kloroplast

1. Yaprak

Yapraklar; bitkilerin fotosentez, terleme ve gaz alışverişini en etkin biçimde gerçekleştiği organdır.

► Gövde ve dallarda yanal tomurcuklardan gelişir. Gövdeden çıkan yapraklar farklı şekillerde olabilir.

Genel olarak bir yaprak; genişlemiş bir yaprak ayası ile bir yaprak sapından oluşur.

1. Yaprak Ayası

► Yaprağın geniş, ince ve yassılaşmış olan büyük bölümüdür.

► Yaprak ayasının genişliği, bitkinin yaşadığı ekolojik bölge hakkında fikir edinmemizi sağlar.

► Kurak ortam bitkilerinde yaprak ayasının yüzeyi, küçülmüştür.

► Böylece bitkiler, daha az su kaybeder ve bitkilerin hayatta kalma şansları da artar.

► Nemli ortam bitkilerinde ise yaprak yüzeyleri oldukça geniştir.

► Bu nedenle bitkiler hem güneş ışığından daha fazla yararlanarak fotosentez yapar, hem de daha fazla terleme yapabilirler.

2. Yaprak Sapı

► Yaprak ayasını gövdeye bağlayan kısımdır.

► Yaprak ayasının güneş ışığından en verimli şekilde yararlanmasını sağlar.

► Yaprak sapından yaprak ayasına ulaşan ksilemler, yaprağa ihtiyaç duydukları su ve minerali taşır.

► Yaprakta üretilen besin maddeleri, floemlerle yaprak sapından gövdeye ve oradan da bitkinin diğer kısımlarına taşınır.

► Genellikle tek çenekli bitkilerin yapraklarında bir sap bulunmaz. Yapraklar doğrudan gövdeye bağlıdır.

Yaprağın Kısımları

► Yaprak ayasından enine kesit alınır ve mikroskopta incelenirse yapısında şu tabakaların bulunduğu görülür.

1. Epidermis Hücreleri:

► Yaprağı üstten ve alttan kuşatan renksiz hücrelerdir. Yaprağın üst yüzeyininde yer alan hücre tabakasına üst epidermis, yaprağın alt yüzeyininde yer alan hücre tabakasına ise alt epidermis denir.

► Bu hücreler, renksiz olduklarından Güneş ışığını geçirerek alttaki kloroplastlı hücrelere ulaştırır. Epidermis hücrelerinde kloroplast bulunmaz.

► Epidermis hücreleri farklılaşarak kloroplastlı stoma hücrelerini oluştururlar. Stoma hücreleri; yaprakta O2 ve CO2 giriş çıkışı ile terlemeyi sağlar. Kloroplast taşıdığı için fotosentez yapan hücrelerdir. Açılıp kapanabilen iki kilit (bekçi) hücreden oluşur.

Karada yaşayan bitkilerin çoğunda üst epidermisteki stoma ya çok az sayıda ya da hiç yoktur.

► Alt epidermisteki stoma sayısı ise üst epidermise göre daha fazladır.

► Epidermis hücreleri, mumsu salgılar üreterek kütikula tabakasını oluşturur. Kütikula tabakası bitkide su kaybını önleyen tabakadır. Bu nedenle kurak bölge bitkilerinde (kaktüs gibi) kalın, su ve nemli bölge bitkilerinde (nilüfer bitkisi gibi) incedir.

► Karada yaşayan bitkilerin çoğunda kütikula, yaprağın üst kısmında daha kalındır.

► Hem alt hem de üst epidermis hücrelerinde kloroplast bulunmadığı için bu hücreler fotosentez yapamaz.

► Yaprağın üst ve alt epidermisinde bulunan stomaların hemen altında hava boşlukları bulunur.

► Bu tabaka mezofil tabakasındaki hücrelere güneş ışığının geçmesini engellemez.

► Bu boşluklar, mezofil tabakası içine doğru uzanmıştır.

► Boşlukların içi, sürekli hava ve su buharı ile doludur.

► Bu sayede gaz alışverişi ve terleme verimli gerçekleşir.

2. Mezofil Tabakası (Sünger ve Palizat Parankiması Hücreleri)

 

► Mezofil tabakası, yaprağın üst ve alt epidermisi arasında kalan bölümdür.

► Bu bölümde yer alan hücreler; fotosentez için özelleşmiş özümleme parankiması hücreleri ile iletim demetleridir.

► Özümleme parankiması hücreleri Palizat ve Sünger Parankiması Hücreleri olmak üzere iki çeşittir. Bu hücreler bol miktarda kloroplast taşırlar. Yaprakta fotosentezin en fazla gerçekleştiği hücrelerdir.

► Mezofil tabakasında bulunan iletim demetleri ise yapraktaki damarın içinden geçen demetlerdir. İletim demeti; ksilem (odun demetleri) ve floem (soymuk demetler)'den oluşur. Ksilem; kökten bitkinin üst yapılarına doğru su ve minerallerin tek yönlü taşınmasını sağlar. Floem ise; fotosentez ile sentezlenen organik maddelerin çift yönlü bitkinin farklı bölgelerine taşınmasını sağlar.

2. Kloroplast

► Fotosentez, ökaryot canlılarda kloroplast organelinde gerçekleşir.

► Kloroplast; öglena, bazı algler ve bir bitkinin tüm yeşil kısımlarında bulunur.

Kloroplastın yapısında; karbonhidrat, lipit, protein, DNA, RNA, ribozom organeli, inorganik maddeler ile klorofil adı verilen yeşil renkli bir pigment bulunur.

► Kloroplastın kendine ait DNA'sı bulunduğu için gerektiğinde eşlenerek sayısını çoğaltabilir. DNA'sı halkasal olup histon protein kılıf taşımaz.

► RNA ve ribozom organeli taşıdığı için kendi protein ve enzimlerini sentezleyebilen bir organeldir. Ayrıca; Elektron Taşıma Sistemi (ETS) elemanları vardır.

► Fotofosforilasyon ile fotosentez için gerekli olan ATP sentezinin de gerçekleştiği bir organeldir.

► Kloroplastın dışında seçici geçirgen yapılı çift katlı bir zar bulunur. Bu iki zar düz yapılıdır.

Kloroplastın iç kısmında bulunan yapılar şunlardır.

1. Stroma

2. Tilakoit Zar

3. Granum

1. Stroma

► Sitoplazmaya benzer bir sıvıdır. Bu sıvıda; DNA, RNA, ribozom ve fotosentez için gerekli enzimler yer alır.

► Fotosentez sonucu üretilen glikoz molekülleri, geçici olarak kloroplastlarda depolanır.

► Kloroplast; stromada yer alan DNA, RNA ve ribozomlar sayesinde metabolik işlevler için gerekli olan proteinleri üretir, çekirdek kontrolünde kendini eşleyerek sayısını artırabilir.

► Stroma içerisinde keselerden oluşan ve tilakoit adı verilen özel bir zar sistemi bulunur.

► Fotosentezin ışıktan bağımsız reaksiyonları stromada gerçekleşir. Bu evrede CO2'den organik besin üretimi (glikoz) gerçekleşir. Yani CO2 özümlemesi stromada olur.

2. Tilakoit Zar

► Kloroplastta bulunan üçüncü bir zar sistemidir.

► Tilakoit zar üst üste katlanarak granum adı verilen yapıları oluşturur.

► Klorofil ve diğer pigmentler (karoten,ksantofil gibi) tilakoit zarlarda yer alır.

► Fotosentezin ışığa bağımlı tepkimeleri tilakoit zarlarda gerçekleşir. Işık evresi reaksiyonları için gerekli olan ETS elemanları ve foto sistemler (pigment sistemler) burada bulunurlar.

3. Granum

► Tilakoit zarın üst üste katlanarak oluşturduğu yapılara Granum denir. Granumlar üst üste dizili bozuk paralar şeklindeki sütunlara benzerler.

► Granumlar ara lamel denilen yapılarla birbirine tutunurlar. Ara lameller kloroplastın güneş ışığından daha fazla faydalanmasında rol oynar.

► Stroma içinde yer alan granumların tamamı toplu halde Granaları oluşturur.

► Granumlarda bol miktarda klorofil pigmenti (özellikle klorofil a) ve ETS molekülleri bulunur.

Canlılardaki Fotosentez Reaksiyonları

► Karmaşık reaksiyonlardan oluşan fotosentez, genel bir kimyasal formül ile şöyle özetlenebilir.

► Fotosentez olayında su; hem tüketilir hem de üretilir.

► Fotosentezde tüm canlılar tarafından karbon kaynağı olarak sadece karbondioksit (CO2) kullanılır. Karbondioksit sentezlenen besinin ana kaynağıdır. Yani atmosfere verilen CO2 fotosentez ile besine dönüştürülür. Ancak canlıların kullandığı hidrojen kaynakları farklılık gösterebilir. Buna göre;

1. Bitkiler, öglena, algler ve siyanobakteriler (mavi yeşil algler) fotosentezde hidrojen kaynağı olarak H2O kullanırlar. Bu canlılar yan ürün olarak O2 oluşturur ve atmosfere verirler.

2. Mor sülfür bakterileri ve kükürt bakterileri ise hidrojen kaynağı olarak H2S kullanırlar. Bu canlılar yan ürün olarak kükürt (S) oluştururlar.

Sonuç olarak; tüm fotosentez çeşitlerinde ortak olarak 6CO2 kullanılarak bir molekül Glikoz (C6H12O6) üretilmektedir. Ancak tüketilen hidrojenli bileşikler farklı olduğu için atmosfere verilecek yan ürün çeşitleri de değişmektedir. Elektron kaynağı olarak suyun kullanıldığı fotosentez olayında reaksiyona giren ve çıkan moleküller ve atomların izlediği yollar tabloda verilmiştir.

Işığın Fotosentez ile İlişkisi

► Doğada fotosentezde kullanılan enerjinin ana kaynağı Güneş Işığıdır.

► Işık enerjisinin fotosentez olayında iki önemli rolü vardır. Bunlar;

1. Klorofilden elektronun kopmasını ve ATP enerjisinin sentezlenmesini sağlamak

2. Fotoliz olayı ile suyun ayrışmasını sağlamaktır.

► Işığın yapısında yüksek hızla hareket eden ve enerji yüklü olan taneciklere Foton denir.

► Güneşten yeryüzüne elektromanyetik dalgalar şeklinde gelen ışığın içinde, farklı dalga boylarına sahip ışınlar bulunur.

► Işık elektromanyetik olarak bilinen bir enerji biçimidir.

► Bu elektromanyetik dalgaların tepe noktaları arasındaki uzaklık Dalga Boyu olarak bilinir.

► Yeryüzüne ulaşan ve insan gözü tarafından çeşitli renklerde algılanan ışık aralığına görünür ışık (beyaz ışık) denir. Bitkiler fotosentezde bu görünür ışığı kullanır.

► Görünür ışık bir elektromanyetik spektrumdan geçirildiğinde dalga boylarına göre sıralanır.

► Bu dalga boyları 380 - 750 nanometre arasında olan bölümdür.

Beyaz ışık; prizmadan geçirildiğinde sırasıyla mor, mavi, yeşil, sarıi turuncu ve kırmızı renkli ışık bantları oluşturur.

► Görünür ışık spektrumunda dalga boyu ile ışığın taşıdığı enerji ters orantılıdır. Örneğin; kırmızı ışık dalga boyu en uzun, enerjisi en az olan ışıktır. Mor ışık ise dalga boyu en kısa emerjisi en fazla olan ışıktır.

Mor ve kızıl ötesi ışınlar klorofil tarafından tutulamaz ve fotosentezde kullanılamaz.

► Işık bir cisme çarptığında 3 durum görülür. Işık cisimden geçer, yansıtılır ya da cisim tarafından absorbe (soğurma=emilim) edilir. Bu üç olay aynı anda da gerçekleşebilir.

► Gelen ışık cisim tarafından tutulursa ışık olmaktan çıkar başka bir enerji şekline dönüşür. Fotosentezde ışık absorbe edilerek kimyasal enerjiye dönüştürülür.

► Işığın bitkiler tarafından absorbe edilmesi bitkiye yeşil rengi veren klorofil pigmenti sayesinde olur.

Fotosentez Pigmentleri

► Pigment görünür ışığı emen moleküllerdir.

► Farklı pigmentler farklı dalga boyundaki ışığı soğurur, soğurulmayan ışınları ise geçirir ya da yansıtır.

Fotosentezde görev alan pigmentler şunlardır.

1. Klorofil Molekülleri

2. Karotenoitler

1. Klorofil Molekülleri

► Klorofil fotosentez yapan canlıların yapısında bulunan yeşil renk veren bir pigmenttir.

► Bakteri gibi prokaryotlarda sitoplazmada bulunurken ökaryotlarda (öglena, bitki ve alglerde) kloroplast organelinin içinde bulunur.

► Klorofil molekülü C, H, O, N ve Mg atomlarından oluşur. Yirmi çeşit klorofil molekülü vardır. En yaygın olanları klorofil a (C55H72O5N4Mg) ve klorofil b (C55H70O6N4Mg)'dir.

Dikkat

Mg atomu klorofilin merkezinde bulunur. Klorofil sentezini sağlayan enzimin kofaktörü demir (Fe) elementidir. Fe, klorofil yapısına katılmaz ancak sentezi için gereklidir. Klorofil sentezinden sorumlu olan genler ancak ışık varlığında aktifleşir. Yeterli ışık alamayan ortamlarda bitkiler renksiz (albino) olurlar.

Klorofil a; yeşil bitkilerin hepsinde bulunur. Klorofil b ise bazı yeşil bitkilerde ve alglerde bulunur.

► Klorofiller ışık enerjisini soğurarak kimyasal bağ enerjisine dönüştürürler. Güneş ışığındaki kırmızı ve mavi ışığı soğururken yeşil ışığı yansıtır ya da geçirirler.

► Bitkiler fotosentezde ışık enerjisini soğuran klorofil dışında bir çok pigmente de sahiptirler. Bunlar karetenoitlerdir.

2. Karotenoitler

► Bitkilerde plastitlerde bulunan turuncu, kırmızı ve sarı renk veren pigmnet kümesine Karotenoit denir.

► Turuncu renk veren pigmente Karoten, sarı renk veren pigmente Ksantofil, kırmızı renk veren pigmente ise Likopen denir.

Karotenoitlerin görevleri;

1. Fotosentezde klorofilin tek başına soğurduğu ışıktan daha farklı dalga boylarındaki ışıkları soğurup klorofile aktarmak,

2. Çiçek ve meyvelere renk vermek,

3. Klorofile zarar verebilecek fazla ışığı emerek etrafa yaymak ve klorofilin zarar görmesini önlemektir.

Farklı Dalga Boylarındaki Işığın Absorbe Edilmesi (Galvanometre Deneyi)

► Bir pigmentin (klorofil gibi), çeşitli dalga boylarındaki ışığı absorbe etme yeteneği spektrofotometre denilen bir cihaz ile ölçülebilir.

► Bu cihaz farklı dalga boylarındaki ışık demetlerini bir pigment çözeltisine yönlendirerek, her bir dalga boyunda geçirilen ışık grubunu ölçer.

► Galvanometre elektrik akımını ölçen bir alettir. Küçük akımların varlığını ve yönünü belirlemede kullanılır.

► Aşağıda verilen deney düzeneğinde klorofil çözeltisinden geçen ışık fotoelektrik tüpte elektrik enerjisine çevrilir. Galvanometre elektrik akımını ölçer.

► Yeşil ışıkta galvanometrede görülen sapma yeşil ışığın klorofil tarafından geçirildiğini gösterir.

► Mavi ışıkta ise galvanometredeki sapmanın az olması mavi ışığın klorofil tarafından absorbe edildiğini gösterir.

Işığın Dalga Boyu ile Fotosentez Hızı Arasındaki İlişki (Engelmann Deneyi)

► Engelmann ışığın dalga boyu ile fotosentezin hızı arasındaki ilişkiyi bir deney ile açıklamıştır.

► Bu deneyde ışığın farklı dalga boylarındaki O2 çıkışını etkin spekturum ile ölçmüştür. Böylece ışığın hangi dalga boyunda daha fazla fotosentez gerçekleştiğini açıklamıştır.

► Bunun için beyaz ışığı bir pirizmadan geçirerek dalga boylarına ayırmıştır. (Mor, mavi, yeşil, sarı, turuncu, kırmızı şeklinde)

► Bu ışınları ipliksi bir alg (Spirogyra) üzerine düşürmüştür. Algdeki fotosentez hızını ölçmek için ortama sadece O2'li solunum yapan bakteri (aerob) türünü eklemiştir.

► Deney sonucunda mor, kırmızı ve mavi ışıkların alg üzerine düştüğü bölgelerde bakterilerin daha fazla toplandığını görmüştür.

► En az bakterinin toplandığı bölgenin ise; yeşil ışığın olduğu bölge olduğunu görmüştür.

► Bu durum yeşil ışığın fotosentezde en az soğurulduğunu göstermektedir.

Deney Sonucu

► Deney sonucunda fotosentez hızı en fazla mor, mavi ve kırmızı dalga boyundaki ışıkta, en az ise yeşil dalga boyundaki ışıkta gerçekleşir.

Klorofilin Işık Tarafından Etkin Hale Getirilmesi (Fotosistemler)

► Işığı emen pigmentler (klorofil ve karotenoitler), proteinler ve diğer moleküller; tilakoit zarda fotosistem (FS) denilen birimler halinde bulunur.

► Fotosistemler; ışığın emildiği ve kimyasal enerjiye dönüştürüldüğü birimlerdir.

► Tilakoit zarda bu birimler;

- Fotosistem I (P700)

- Fotosistem II (P680) şeklinde sıralanmıştır.

► Her iki fotosistemin tepkime merkezlerinde klorofil a molekülleri bulunur. Bu klorofil a molekülleri farklı proteinlerle birleştikleri için ışık emme özellikleri farklıdır.

► Işığı ilk soğuran fotosistem II'dir. 

► Her fotosistemde iki önemli kısım bulunur. Bunlar; anten kompleksi ve tepkime merkezidir.

Anten Kompleksi

♦ Klorofil ve karotenoit pigmentlerini içeren kısımdır.

♦ Bu pigmentler ışığı toplayarak tepkime merkezine iletirler.

Tepkime Merkezi

♦ Klorofil a ve ilk elektron alıcı molekülün bulunduğu kısımdır.

Not

Tilakoit zar üzerinde (granumlarda) fotosistemler, ETS elemanları, ATP sentaz enzimi bulunur.

1.Etkinlik (Laboratuvar)

Etkinliğin Adı: Yapraktaki Gizli Renkler

Etkinliğin Amacı: Yaprakta bulunan farklı pigmentlerin varlığını gözlemleyebilme.

Etkinliğin Süresi: 40 dakika

Araç Gereç: Ispanak yaprakları, izopropil alkol, su, filtre kâğıdı, bant, 1 adet bardak, 1 adet kâse, 1 adet pipet, kaşık, bıçak, makas, cetvel

Uygulama: 

(Öğretmen tarafından dörder kişilik çalışma grupları oluşturulur. Öğretmen, grup üyeleri arasında görev paylaşımı yapar ve öğrencilerin yardımlaşarak çalışmalarını ister.)

• Ispanak yapraklarını küçük parçalar hâlinde kesiniz.

• Kesilen yaprakları bardak içine koyup yaprakların üzerine çıkacak kadar izopropil alkol ekleyiniz.

• Bardağı ılık suyla dolu kâsenin içine yerleştiriniz.

• Filtre kâğıdını hazırladığınız yaprak çözeltisine filtre kâğıdının ucu değecek uzunlukta kesiniz.

• Kestiğiniz filtre kâğıdını bir ucundan pipete bantlayınız ve bardağın içine yerleştiriniz.

• Yaklaşık yarım saat bekledikten sonra kâğıdı kurumaya bırakınız ve oluşan renkleri gözlemleyiniz.

Sonuçlandırma:

1. Deney sırasındaki gözlemlere ve sonrasındaki verilere göre tabloyu doldurunuz. Sonuçlarınızı diğer grupların sonuçlarıyla karşılaştırınız.

Sonuçların Değerlendirilmesi:

Pigmentlerin Ayrılması:

  • Beta Karoten: En yüksek katedilen mesafeye sahiptir, çünkü en az polar olan pigmenttir.
  • Ksantofil: Orta seviyede polariteye sahiptir, bu nedenle orta mesafe kat eder.
  • Klorofil A ve B: Daha polar olduklarından filtre kağıdında en az mesafeyi katederler.

Pigmentlerin Renkleri ve Rolleri:

  • Beta Karoten (Turuncu): Işığı emerek klorofile destek olur ve oksidatif hasarı önler.
  • Ksantofil (Sarı): Enerji transferi ve fotoproteksiyon sağlar.
  • Klorofil A/B (Yeşil): Fotosentezde ışık enerjisini yakalar.

Diğer Gruplarla Karşılaştırma:

  • Farklı grupların sonuçlarındaki katedilen mesafeler karşılaştırılabilir. Çözelti yoğunluğu, filtrasyon süresi veya ortam sıcaklığı gibi değişkenler sonuçları etkileyebilir. Bu durum tartışılarak deneyin tekrar edilmesi durumunda dikkat edilmesi gereken noktalar belirlenebilir.

Elde edilen bu sonuçlarla, yapraklarda gözle görülmeyen pigmentlerin varlığı ve rolleri etkili bir şekilde öğrenilmiş olur.

2. Renk pigmentlerinin aynı hızda hareket etmemesinin nedeni nedir? Açıklayınız.

Pigmentlerin filtre kağıdı üzerindeki hareket hızları, moleküler yapılarındaki polarite farklarına ve çözücü ile olan etkileşimlerine bağlıdır. Bu farklar şu şekilde açıklanabilir:

Pigmentlerin Polaritesi:

  • Pigment moleküllerinin polarite derecesi, filtre kağıdına ve çözücüye olan bağlanma kuvvetlerini etkiler.
  • Daha az polar pigmentler (örneğin beta karoten): Çözücü ile daha güçlü etkileşim kurar ve filtre kağıdı üzerinde daha hızlı hareket eder.
  • Daha polar pigmentler (örneğin klorofil): Filtre kağıdı yüzeyine daha sıkı tutunur ve bu nedenle daha yavaş hareket eder.

Çözücünün Özellikleri:

  • Deneyde kullanılan izopropil alkol, pigmentleri taşıyan çözücüdür. Çözücü, polariteye uygun pigmentleri daha kolay çözerek taşır.
  • Çözücü ile pigment arasındaki etkileşim ne kadar güçlü olursa, pigment o kadar hızlı hareket eder.

Molekül Büyüklüğü ve Kütlesi:

  • Pigment moleküllerinin büyüklüğü ve kütlesi, hareket hızını etkiler. Daha küçük ve hafif moleküller, filtre kağıdında daha hızlı ilerler.

Pigmentlerin Çözücü ile Etkileşimi:

  • Pigmentin çözücüdeki çözünürlüğü, hareket hızını belirler. Çözücüde daha iyi çözünen pigmentler daha uzak mesafeler kat eder.

Pigmentlerin aynı hızda hareket etmemesinin temel nedeni, polarite farklılıkları ve çözücü ile olan etkileşimleridir. Daha az polar olan pigmentler (örneğin beta karoten), filtre kağıdı üzerinde daha hızlı ilerlerken, daha polar olan pigmentler (örneğin klorofil) kağıda sıkıca tutunur ve daha yavaş hareket eder. Bu farklılık, pigmentlerin kimyasal yapılarından kaynaklanır.

3. Ispanak yaprakları farklı renk pigmentleri içermesine rağmen neden yeşil renkli görünür? Açıklayınız.

Klorofil Pigmentinin Baskınlığı:

  • Ispanak yapraklarında farklı pigmentler (klorofil, beta karoten, ksantofil gibi) bulunmasına rağmen, klorofil miktarı diğer pigmentlere göre daha fazladır.
  • Klorofil, yapraklarda baskın pigment olduğu için yaprağın yeşil renkte görünmesine neden olur.

Klorofilin Işık Absorpsiyonu:

  • Klorofil, güneş ışığındaki kırmızı ve mavi dalga boylarını emer, ancak yeşil dalga boyunu yansıtır. Yansıyan bu yeşil ışık, yaprakların yeşil görünmesine yol açar.

Diğer Pigmentlerin Rolü:

  • Beta karoten (turuncu) ve ksantofil (sarı) gibi diğer pigmentler de ışık emilimine katkıda bulunur. Ancak, bu pigmentler klorofilin baskınlığı altında kalır ve çıplak gözle görülmez.

Pigmentlerin Farklı Görevleri:

  • Diğer pigmentler, ışığın farklı dalga boylarını emerek fotosenteze destek sağlar ve bitkiyi güneş ışığının zararlı etkilerinden korur. Ancak bu pigmentlerin rengi, klorofilin yeşil rengiyle maskelenir.

Ispanak yaprakları, içerdiği klorofilin yoğunluğu ve yeşil dalga boyunu yansıtma özelliği nedeniyle yeşil renkte görünür. Diğer pigmentler, fotosentez ve koruma gibi önemli işlevlere sahip olsalar da klorofilin baskın etkisi altında kalır ve yaprağın yeşil rengini değiştiremez.

4. Yapraklarda sadece klorofil pigmenti olsaydı sonuç ne olurdu? Açıklayınız.

Güneş Işığının Sınırlı Kullanımı:

  • Klorofil pigmenti, güneş ışığındaki kırmızı ve mavi dalga boylarını emer, ancak diğer dalga boylarını (örneğin sarı, turuncu) ememez.
  • Diğer pigmentler (beta karoten, ksantofil gibi) olmadığı için yapraklar, güneş ışığından daha az enerji toplayabilir ve fotosentez verimliliği düşerdi.

Güneş Işığı Hasarına Karşı Koruma Eksikliği:

  • Ksantofil ve beta karoten gibi pigmentler, güneş ışığının zararlı etkilerine karşı koruma sağlar (örneğin, fotooksidatif hasarı önler).
  • Eğer sadece klorofil olsaydı, yapraklar güneşin yüksek enerjili ışınlarına karşı korunmasız kalır ve hücrelerde oksidatif stres oluşurdu.

Fotosentez Desteğinin Azalması:

  • Diğer pigmentler, klorofile destek olarak farklı ışık dalga boylarını emer ve fotosenteze katkıda bulunur. Sadece klorofil pigmenti bulunması durumunda bu destek eksik kalırdı, bu da bitkinin daha az organik madde üretmesine neden olurdu.

Bitkilerin Dayanıklılığı ve Uyumu Azalırdı:

  • Farklı pigmentler, bitkilere çevresel koşullara uyum sağlama avantajı sunar (örneğin, gölge, düşük ışık yoğunluğu). Sadece klorofil pigmenti olsaydı, bitkiler farklı çevresel koşullara daha az uyum sağlayabilir ve zorlu ortamlarda yaşama şansı azalırdı.

Yapraklarda sadece klorofil pigmenti olması, bitkilerin güneş ışığından daha az verimli enerji toplamasına, güneş ışığının zararlı etkilerine karşı korunamamasına ve çevresel değişikliklere uyum sağlama yeteneklerinin azalmasına neden olurdu. Bu durum, bitkilerin fotosentez kapasitesini ve hayatta kalma şansını ciddi şekilde sınırlandırırdı.

Düşününüz ve Yorumlayınız

Fotosentetik canlıların bir anda yok olması diğer canlıları nasıl etkiler?

Fotosentetik canlıların yok olması, oksijen üretiminin durması, besin zincirinin çökmesi, ekosistemlerin bozulması ve karbon dioksit seviyelerinin artması gibi zincirleme reaksiyonlara yol açar. Bu durum, dünyadaki yaşamın büyük bir kısmını sona erdirir. Fotosentetik canlılar, ekosistemin temel taşlarıdır ve onların varlığı, tüm canlıların yaşamını sürdürebilmesi için kritik öneme sahiptir.

Sıra Sizde

Aşağıda verilen metinden ve görsellerden yararlanarak soruları cevaplayınız.

Pigment çözeltisi tarafından soğrulan ve geçirilen farklı dalga boylarındaki ışığın miktarı spektrofotometre ile ölçülür. Klorofil çözeltisinden geçirilen farklı dalga boylarına (renklere) sahip ışık, fotoelektrik tüpe çarpar. Bu fotoelektrik tüp, ışık enerjisini elektrik enerjisine dönüştürür. Meydana gelen elektrik akımı galvanometrede ölçülür. Bu amaçla gerçekleştirilen deneyde yeşil, mor ve kırmızı dalga boylarındaki ışık klorofil çözeltisinden geçirilmiş ve geçen ışığın elektrik enerjisi olarak değerleri saptanmıştır.

1. Hangi renk ışık, klorofil çözeltisi tarafından en fazla soğrulmuştur?
Mor ışık klorofil çözeltisi tarafından en fazla soğrulmuştur.
Gerekçe: Mor ışığın enerjisi yüksektir ve klorofil bu dalga boyunu etkili bir şekilde absorbe eder. Deneyde galvanometrede düşük bir akım ölçülmesi, mor ışığın büyük bir kısmının klorofil tarafından soğurulduğunu ve tüpe ulaşmadığını gösterir.

2. Hangi renk ışık, klorofil çözeltisi tarafından en az soğrulmuştur?
Yeşil ışık klorofil çözeltisi tarafından en az soğrulmuştur.
Gerekçe: Klorofil, yeşil ışığı yansıtır ve geçmesine izin verir. Bu nedenle, galvanometrede yüksek bir akım ölçülmüştür, çünkü yeşil ışık tüpe ulaşmıştır.

3. Işığın dalga boyu ile fotosentez arasındaki ilişki nedir?
Fotosentezde kullanılan ışığın etkinliği dalga boyuna bağlıdır. Klorofil, mor ve kırmızı ışığı en iyi şekilde soğurur ve fotosentezde bu dalga boylarını kullanır. Yeşil ışık ise yansıtıldığı için fotosentezde daha az etkilidir. Bu, ışığın dalga boyunun fotosentez hızını doğrudan etkilediğini gösterir.

4. Eğer deneyde farklı dalga boylarındaki ışıklar yerine X ışını kullanılsaydı ne olurdu?
X ışınları çok yüksek enerjiye sahip oldukları için klorofil tarafından absorbe edilmez. Bunun yerine, hücrelere zarar verebilir ve fotosentez mekanizmasını bozar. X ışınları, fotosentezde kullanılabilecek dalga boyları aralığında olmadığından, deneyden bir sonuç alınamazdı. Ayrıca, yüksek enerjili X ışınları DNA ve hücre organellerine zarar verebilir.

Konuya Ait Videolar

Konuya Ait Sorular
  • Soru 1.

    5924

    Mehmet, biyoloji projesi için bahçesindeki bitkilerin fotosentez yapıp yapmadığını belirlemek istiyor. Ancak hangi organel ve molekülün bu süreçte kilit rol oynadığını bilmiyor. Projesine başlamadan önce bu bilgiyi öğrenmek istiyor.

    Mehmet, bitkilerin fotosentez yapabilmesi için hangi hücre organeline ve hangi pigment molekülüne sahip olması gerektiğini öğrenmelidir?

    Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


    Soru 2.

    5626

    Bir bitkiyle şekildeki gibi bir deney düzeneği hazırlanmış ve düzeneğe su dolduktan sonra deponun musluğu kapatılmıştır. Deneyin başlangıcında kılcal borudaki hava kabarcığının bulunduğu K1 noktası işaretlenmiştir. Deneye, karanlık bir ortamda başlanmış ve bir süre sonra ışıklandırılarak devam edilmiştir.

    Deneyde, hava kabarcığının ortamın karanlık olduğu süre sonunda K2 noktasına kadar; ortamın ışıklandırılmasından sonraki süre sonunda ise K3 noktasına kadar hareket ettiği görülmüştür.

    Buna göre hava kabarcığının K1 noktasından K3 noktasına gelmesine neden olan su kaybı, bitkide gerçekleşen,

    I. K1 – K2 arasında terleme,

    II. K1 – K3 arasında solunum,

    III. K2 – K3 arasında fotosentez

    Olaylarından hangileriyle açıklanır?

    (2005-Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS))

    A. Yalnız I
    B. Yalnız II
    C. I ve III
    D. II ve III
    E. I, II ve III

    Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


    Soru 3.

    5925

    Ali, biyoloji dersinde siyanobakterilerin de fotosentez yaptığını öğrenir. Ancak siyanobakterilerin kloroplastları olmadığını fark eder ve bu durum onu şaşırtır.

    Siyanobakteriler, kloroplastları olmadan nasıl fotosentez yapabilir?

    Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


    Soru 4.

    5780

    Melis, bir biyoloji deneyinde farklı renklerde ışık kullanarak bitkilerin fotosentez hızını ölçmek ister. Engelmann'ın fotosentezde ışık spektrumu çalışmasından ilham alır.

    Engelmann’ın çalışmasına göre Melis, hangi renk ışıkta fotosentezin daha verimli olduğunu beklemelidir?

    Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


    Soru 5.

    6134

    Zeynep, biyoloji kulübü için fotosentezde glikoz üretimini anlatan bir sunum hazırlamaktadır. Ancak glikozun hangi maddelerden üretildiğini bilmemektedir.

    Fotosentezde glikoz hangi maddelerden üretilir ve bu süreçte hangi enerji kaynağı kullanılır?

    Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


    Soru 6.

    5943

    Ahmet, Van Helmont'un deneyini duyduktan sonra bitkilerin büyümesinde suyun etkisini araştırmaya başlar. Saksıdaki bitkisinin neden su olmadan gelişmediğini anlamak için deney yapmak ister.

    Van Helmont'un deneyine göre Ahmet, bitkilerin büyümesinde suyun rolü hakkında ne öğrenebilir?

    Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


    Soru 7.

    5468

    Fotosentez ile ilgili,

    I. Klorofil bulunduran prokaryot ve ökaryot canlılarda gerçekleşir.

    II. Organik besin üretiminde karbon ve oksijen kaynağı CO2'dir.

    III. Kullanılan hidrojen kaynağına bağlı olarak açığa çıkan madde değişiklik gösterir.

    İfadelerinden hangileri doğrudur?

    A. Yalnız I
    B. Yalnız II
    C. Yalnız III
    D. I ve II
    E. I, II ve III

    Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


    Soru 8.

    5794

    ATP molekülü ile ilgili,

    I. Yapımı ekzergoniktir.

    II. Deoksiribonükleotit yapılıdır.

    III. Yapısındaki yüksek enerjili fosfat bağlarının kopması ile enerji üretilir.

    İfadelerinden hangileri doğrudur?

    A. Yalnız I
    B. Yalnız II
    C. Yalnız III
    D. I ve II
    E. II ve III

    Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


    Soru 9.

    6037

    Biyoloji öğrencisi Melis, Theodore Engelmann’ın deneyini okul laboratuvarında yeniden yapmaya karar verir. Farklı ışık dalga boylarının fotosentez üzerindeki etkisini test etmek için bir prizma ve oksijen tüketen bakteriler kullanır.

    Engelmann’ın deneyinde hangi dalga boylarının fotosentezi hızlandırdığı gözlemlenmiştir ve bu durum nasıl açıklanır?

    Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


    Soru 10.

    5951

    Fotosentezde aşağıdaki olaylardan hangisi ilk olarak gerçekleşir?

    (2008-Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS))

    A. Oksijen üretilmesi
    B. ATP sentezlenmesi
    C. Suyun ayrıştırılıp elektronlarının klorofile iletilmesi
    D. Elektronun ferrodoksin tarafından tutulması
    E. Klorofildeki elektronun enerji düzeyinin yükseltilmesi

    Doğru Cevap İçin Tıklayınız...