Bağışıklık Çeşitleri ve Vücudun Doğal Savunma Mekanizması Konusuna Ait Sayfa

Konu Detayı Sayfası

Bağışıklık Çeşitleri ve Vücudun Doğal Savunma Mekanizması

İnsan Fizyolojisi

Dolaşım Sistemleri

1680

Özetini Okumak İçin Tıklayınız...

1. Bağışıklık Sistemi:

  • Bağışıklık sistemi, vücudu hastalıklara karşı koruyan kompleks bir savunma sistemidir.
  • Bağışıklık sistemi, doğal (innate) bağışıklık ve edinsel (adaptive) bağışıklık olmak üzere iki ana bölüme ayrılır.

2. Doğal (İnnate) Bağışıklık:

  • Doğal bağışıklık, doğuştan gelen bir savunma mekanizmasıdır ve hızlı bir tepki gösterir.
  • Cilt ve mukoza zarları gibi fiziksel bariyerler, patojenlerin vücuda girmesini engeller.
  • Fagositler, doğal öldürücü hücreler ve kompliman sistemi gibi hücresel ve kimyasal savunma mekanizmaları, patojenleri etkisiz hale getirir.

3. Edinsel (Adaptive) Bağışıklık:

  • Edinsel bağışıklık, bir patojenle karşılaşıldığında gelişen özelleşmiş bir savunma mekanizmasıdır.
  • Lenfositler, T hücreleri ve B hücreleri gibi hücreler, spesifik antijenlere karşı tepki gösterir ve bağışıklık hatırası oluşturur.
  • Bağışıklık sistemi, antijen tanıma, aktive olma, yanıt verme ve hafıza oluşturma gibi aşamalardan oluşur.

4. İmmün Yanıtın Düzenlenmesi:

  • Bağışıklık yanıtı, dengeli bir şekilde düzenlenir ve aşırı veya anormal tepkilerden kaçınılır.
  • T lenfositleri ve sitokinler gibi düzenleyici hücreler ve moleküller, immün yanıtın kontrolünde önemli roller oynar.

5. Bağışıklık Sistemi Hastalıkları ve Sorunları:

  • Bağışıklık sistemi hastalıkları, otoimmün hastalıklar, immün yetmezlikler ve aşırı duyarlılık reaksiyonları gibi çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir.
  • Bağışıklık sistemi sorunları, vücudun hastalıklara karşı etkili bir şekilde savunmasız kalmasına neden olabilir.

Bağışıklık sistemi, vücudu hastalıklara karşı koruyan karmaşık bir ağdır. Doğal ve edinsel bağışıklık mekanizmaları, patojenlerin vücuda girmesini engeller ve etkisiz hale getirir. Bu sistemlerin dengeli ve uyumlu çalışması, sağlıklı bir bağışıklık fonksiyonunu sürdürmek için önemlidir.

  • Canlılar, kendi vücutlarına yabancı olan maddelere karşı doğal korunma sistemlerine sahiptir.
  • İnsanda patojen özelliğe sahip mikroorganizmalara, anormal hücrelere ve yabancı maddelere karşı korunma ve savunma yeteneğine bağışıklık; bağışıklığı oluşturan organların tümüne bağışıklık sistemi denir.
  • Savunmayı sağlayan bağışıklık hücreleri akyuvarlar, makrofajlar ve plazma hücreleridir.
  • Bağışıklık hücrelerini üreten organlar ise dalak, timüs bezi, karaciğer, kemik iliği ve lenf düğümleridir.
  • Vücuda girdiğinde antikor oluşumuna neden olan her türlü yabancı madde antijen olarak tanımlanır.
  • Örneğin bakterilere, virüslere, mantarlara ait moleküller birer antijendir.
  • Antijenlerin çoğu protein, nükleik asit ya da proteinlerle birleşmiş polisakkaritlerdir.
  • Antijen, vücuda girdiğinde bağışıklık sistemi uyarılır ve özgül savunma proteinleri olan antikorlar üretilir.
  • Bağışıklık sistemi hücreleri tarafından üretilen antikorlar, antijenlere özgüdür.
  • Her antikor kendi yapısına uyan antijen ile birleşerek onu etkisiz hâle getirir.
  • Buna antijen-antikor tepkisi denir.
  • Antijen-antikor tepkimelerinin özgüllüğü, türler arasındaki akrabalık derecelerinin belirlenmesinde kullanılmaktadır.

Image

Bu durum, doku nakillerinde de önemlidir. Doku nakillerinin başarılı olabilmesi için aktarılan dokudaki antijenlerin aktarıldıkları organizmadaki doku ile uyumlu olması gerekir. Vücuda uyumlu olmayan dokuların nakledilmesi durumunda bağışıklık sistemi tepki gösterir. Vücut, nakledilen dokudaki antijenlere karşı antikor oluşturur. Oluşan antikorlar antijenleri etkisiz hâle getirir ve doku nakli başarısız olur.

Image

Bağışıklık Çeşitleri

  • Virüs, bakteri, mantar gibi hastalık yapabilen mikroorganizmaların vücuda girerek üremesine enfeksiyon denir.
  • Enfeksiyon sonucunda mikroorganizmalar, bağışıklık sisteminin savunma mekanizmaları ile karşılaşır.
  • Savunma mekanizmalarını oluşturan çeşitli savunma hatları bulunmaktadır.
  • Bu savunma hatlarının ilk ikisi özgül değildir.
  • Yani vücudumuza zarar verecek olan tüm etkenlere karşı ayırım gözetilmeden savunma yapılır.
  • Savunmanın üçüncü hattında ise vücudumuza giren mikroorganizmalar tanınmakta ve bu mikroorganizmalara özgü savunma yapılmaktadır.

Özgül Olmayan Bağışıklık

Kişinin doğal yapısı ile mikroorganizmaların vücuda girmesinin ve üremesinin önlenmesidir. Savunmanın ilk iki hattını oluşturur.

Savunmanın Birinci Hattı

  • Bu hattı oluşturan koruyucu mekanizmada bulunan mide asiti, tükürük, ter, gözyaşı gibi salgılar mikroorganizmaları yok edici özelliktedir.
  • Antijenlerin yapısına ve türüne bağlı olmadan yapılan bu savunmada hastalık etkenlerinin vücuda girişi ağız, burun, mide, deri ve gözdeki salgılarla engellenir.

Deri

Deride bulunan ter ve yağ bezlerinin salgıları pH’ı düşürerek mikroorganizmaların yerleşmesini ve üremesini önler.

Solunum Yolu

Havadan solunum yoluyla alınan mikroorganizmalar, burun kılları ve soluk borusundaki hücrelerin oluşturduğu mukusla sarılarak dışarı atılır.

Gözyaşı

Gözyaşında bulunan lizozim enzimi, çevreden göze gelen mikroorganizmaları parçalar.

Mide Asiti ve Enzimler

Midedeki HCI ve enzimler, besinlerle vücuda giren mikroorganizmaları yok eder.

Tükürük

Gözyaşında olduğu gibi tükürükte bulunan lizozim enzimi, ağız yoluyla giren mikroorganizmaları öldürücü özelliktedir.

Savunmanın İkinci Hattı

  • Savunmanın birinci hattını geçen mikroorganizmalar, ikinci koruyucu mekanizma ile karşılaşır.
  • Vücut sıcaklığının yükselmesi, fagositoz yapan hücreler, doğal katil hücreler, iltihaplanma (yangısal tepki) ve interferon adı verilen antimikrobiyal proteinler bu hatta etkilidir.

Vücut Sıcaklığının Yükselmesi

  • Herhangi bir dokunun mikroorganizmalarla enfekte olması durumunda vücut sıcaklığı yükselir.
  • Vücut sıcaklığının yükselmesi hem mikroorganizmaların üremesini engeller hem de fagositozu kolaylaştırır.
  • Aynı zamanda doku tamirini hızlandırır.
  • Fakat vücut sıcaklığının çok yüksek olması enzimlerin yapısını bozar ve havale geçirmeye neden olabilir.
  • Vücut savunmasında 38-39°C sıcaklık hücrelere zarar vermez ve savunmada önemlidir.

Fagositoz

  • Vücuda mikroorganizma girdiğinde salgılanan bazı kimyasal uyarıcılarla akyuvarlar bu bölgeye çekilir.
  • Kan damarlarının duvarına yapışan akyuvarlar damardan geçerek mikroorganizmaların bulunduğu bölgeye doğru ilerler ve fagositozla mikroorganizmaları çevreleyerek yok eder.

Doğal Katil Hücreler

  • Fagositoz yapmayan bu hücreler salgıladıkları perforin adlı bir protein ile virüs bulaşmış ya da kanserleşmiş hücreleri parçalayarak yok eder.
  • Ayrıca doğal katil hücreler, doku ve organ reddinden sorumlu olan başlıca hücrelerdir.

İnterferon

  • Doğal korunma yollarından biri de bazı hücrelerin interferon denilen antimikrobiyal proteinleri salgılamasıdır.
  • Virüsle enfekte olmuş hücreler tarafından üretilen interferon, sağlıklı hücreleri virüslerin çoğalmasını önleyen enzimleri üretmeleri için uyarır.
  • Böylece grip, soğuk algınlığı gibi enfeksiyonlarda virüslerin hücreden hücreye yayılması önlenir.
  • Ayrıca interferon, fagositoz yapan savunma hücrelerinin uyarılmasında da rol oynamaktadır.

Image

İltihaplanma (Yangısal Tepki)

  • Zarar gören yada mikroorganizmalarla enfekte olan dokularda ortaya çıkan bir durumdur.
  • Yaralanan dokuda bulunan hücreler tarafından salgılanan histamin proteini, kılcal damarların genişlemesini sağlar ve geçirgenliğini artırır.
  • Yaralı dokuya kan akışının hızlanmasını ve kılcallardan doku sıvısına madde geçişinin artmasını sağlar.
  • Bunun sonucunda kızartı ve ödem oluşur.
  • Bazı akyuvarlar, pirojen adı verilen bir madde salgılayarak vücut sıcaklığının yükselmesine neden olur.
  • Yaralanan dokuya geçen bazı akyuvarlar ise fagositozla mikroorganizmaları yok eder.
  • Doku sıvısına geçen fibrinojen ve pıhtılaşmada rol oynayan diğer proteinler, pıhtı oluşturarak mikroorganizmaların sağlıklı dokulara yayılmasını engeller.

Image

Özgül Bağışıklık

  •  Birinci ve ikinci savunma hattını aşan mikroorganizmalar, üçüncü savunma hattında lenfosit adı verilen bağışıklık sistemi hücreleri ile karşılaşır.
  • Özgül bağışıklık olarak tanımlanan bu savunmada kemik iliğinde oluşturulan ve antijenleri tanıma özelliğine sahip olan T ve B lenfositleri görev alır. T lenfositleri hücresel bağışıklıkta, B lenfositleri ise humoral bağışıklıkta etkilidir.

Hücresel Bağışıklık

  • Antijenlerin T lenfositlerini aktive etmesiyle başlayan bağışıklıktır.
  • Antijenlerin çoğu makrofajlar tarafından fagosite edilirken bir kısmı bazı proteinlere bağlanarak hücre yüzeyine taşınır ve T lenfositlerini aktive eder.
  • Aktive olan T lenfositleri çoğalır, bir kısmı bellek hücrelerine dönüşür, bir kısmı ise antijen ile doğrudan birleşir.
  • T lenfositleri, doğrudan temas ederek antijeni yok ettiği için bu bağışıklığa hücresel bağışıklık denir.
  • Hücresel bağışıklıkta T lenfositleri bakteriler, mantarlar, parazitler, doku nakillerinde yabancı hücreler ve kanser hücreleriyle mücadelede etkinlik gösterir.

Humoral Bağışıklık

  • B lenfositleri ile oluşturulan bağışıklık humoral (sıvısal) bağışıklık olarak adlandırılır.
  • Bunun nedeni oluşturulan antikorların çözünebilme özelliğinde olması, dolayısıyla kan ve lenf sıvısı ile taşınabilmesidir.
  • Humoral bağışıklıkta, B lenfositleri antijenle temas ettiklerinde hızla bölünerek plazma hücrelerini oluşturur.
  • Plazma hücreleri her antijene karşı özgül savunma proteinleri olan antikorları üretir.
  • Üretilen antikorlar kan ve lenf sıvısıyla enfeksiyonlu bölgeye taşınarak antijenleri etkisiz hâle getirir.
  • Bazı B lenfositleri ise antijeni tanıyan bellek hücrelerine dönüşür ve uzun süre dolaşımda kalır.
  • Antijen, ikinci kez vücuda girdiğinde ise hızla çoğalır ve onu etkisiz hâle getirir.
  • Bu şekilde oluşan kalıcı bağışıklıkla bazı hastalıklara karşı ömür boyu korunma sağlanır.
  • Kızamık, kabakulak gibi bazı çocukluk hastalıkları kalıcı bağışıklığa örnektir.

Image

Bağışıklığın Kazanılması

Bağışıklık, doğal bağışıklık (kalıtsal bağışıklık) ve kazanılmış bağışıklık olmak üzere iki şekilde kazanılır.

Doğal Bağışıklık

  • İnsanlar bazı hastalık etkenlerine karşı doğuştan dirençlidir ve bu direnç genlerle yeni nesillere aktarılır.
  • Doğal bağışıklıkta savunmanın birinci ve ikinci hattında görev alan yapılar rol oynar.
  • Böylece bazı hastalıklara karşı doğuştan korunma sağlanır.
  • Doğal bağışıklık türe ve ırka özgü olarak değişir.
  • Örneğin, siyahi insanlar sarı humma hastalığına yakalanmazlar.
  • Uçuk virüsü tavşanda öldürücü olmasına karşın insanda genel olarak ağız kenarında içi su dolu kabartıları oluşturur.
  • Tavuk kolerası, sığır vebası gibi virüslerin neden olduğu hastalıklara karşı insanlar doğal bağışıklığa sahiptir.
  • Buna karşın insanlar için öldürücü olabilen kızamık, boğmaca, çocuk felci gibi hastalıklar da hayvanlarda görülmez.

Image

Kazanılmış Bağışıklık

  • Doğumdan sonraki dönemde hastalık etkenlerinin vücuda girmesi sonucu bağışıklık sisteminin uyarılması ve antikor üretilerek savunma oluşturulmasıdır.
  • Dolayısıyla canlının doğumdan sonra bazı hastalıklara karşı sonradan edindiği bağışıklıktır.
  • Kazanılmış bağışıklık aktif ve pasif bağışıklık olarak gruplanır.

Image

Aktif Bağışıklık

  •  Hastalığın doğrudan geçirilmesiyle ya da aşılama ile kazanılan bağışıklıktır.

Hastalığın Geçirilmesi

  • Hastalık anında bağışıklık sistemi antijeni tanır ve özgül savunma proteinleri olan antikorlar üretilir.
  • Aynı hastalık etkeni ile tekrar karşılaşıldığında çok hızlı bir şekilde oluşturulan antikorlar, antijenleri etkisiz hâle getirerek kişinin hastalanmasını önler ya da hastalık çok hafif geçirilir.

Aşılama

  • Aşı, hastalık yapabilme yeteneği azaltılmış ya da yok edilmiş mikroorganizmaları ya da mikroorganizmaların toksinlerini içeren sıvıdır.
  • Aşı, hastalanmadan önce korunma amaçlı uygulanır ve etkisi uzun sürelidir.
  • Aşı ile bağışıklık sisteminin bellek hücreleri hastalık etkenini tanıyarak antijene özgü antikor üretir.
  • Bu olay birincil bağışıklık olarak tanımlanır.
  • Aşılanan kişi, hastalık etkeni ile ikinci kez karşılaşırsa bellek hücreleri antikorların hızla üretilmesini sağlar.
  • Böylece hastalık çok hafif geçirilir ya da hiç görülmez.
  • Bu olay da ikincil bağışıklık olarak bilinir.
  • Kızamık, kabakulak, çocuk felci, hepatit gibi aşılar çocuklar için birincil bağışıklığı sağlamaya yönelik hazırlanmıştır.
  • Ancak hastalık yapan mikroorganizmaların genetik yapılarının hızlı değişimi nedeniyle her bulaşıcı hastalık, aşılama ile önlenememektedir.
  • Bu durum insan sağlığı için sürekli bir tehdit oluşturmaktadır.
  • Örneğin, AIDS hastalığına neden olan HIV virüsü için antijenik değişkenliği nedeniyle etkin bir aşı geliştirilememiştir.
  • Grip hastalığının da etkeni virüstür. Her sene toplumda gribe neden olan virüs çeşidi farklılık gösterebileceğinden bu hastalıkla ilgili üretilen aşılar zaman içerisinde değiştirilmektedir.

Pasif Bağışıklık

  •  Antikor içeren kan serumunun vücuda verilmesi pasif bağışıklıktır.
  • Serum, antikor içeren fibrinojensiz kan plazmasıdır.
  • Plazma içinde bulunan antikorlar hastalık etkenini ya da toksinlerini etkisiz hâle getirir.
  • Serum, genel olarak mikroorganizmalara karşı bağışıklık gösteren at, sığır gibi hayvanlardan elde edilir ve hastalık anında tedavi amaçlı kullanılır.
  • Bağışıklık sistemi uyarılmadığından etkisi kısa sürelidir.
  • Anne sütü içinde bulunan antikorlar da bebeği geçici bir süre hastalıklara karşı koruduğundan pasif bağışıklık olarak kabul edilir.

Image

Alerjilerde Bağışıklık Sisteminin Rolü

  • Alerji, çok sık görülen bağışıklık sistemi rahatsızlığı olarak kabul edilir.
  • Bağışıklık sistemimizin antijenlere karşı vücudumuzu koruduğunu öğrendiniz.
  • Bazı durumlarda ise bağışıklık sistemi normalde vücut için zararlı olmayan yabancı bir antijeni de tehlikeli olarak görebilir ve aşırı tepki verir.
  • Alerji olarak tanımlanan bu durumun ortaya çıkışında genetik yatkınlık ve çevresel faktörler önemli rol oynar. 
  • Alerjiye neden olan antijenler, alerjen olarak tanımlanır.
  • Vücut bu alerjenlere karşı antikor üretir ve onu yok etmeye çalışır.
  • Vücudun alerjenlere karşı verdiği tepkiler arasında ciltte kabarıklıklar, kaşıntı, egzema, astım, saman nezlesi, konjoktivit gibi durumlar sayılabilir.
  • Alerjenler solunum yolu, yiyecekler ve alerjenin deriden teması ile alınabilir.
  • Alerjik tepkimelere yol açan maddeler kişiden kişiye değişebilir.
  • Bunlar, penisilin ve sulfamid gibi bazı ilaçlar olabildiği gibi polen, bal, fındık, kivi, yumurta gibi besinler de olabilir.
  • Alerjinin hangi maddeye karşı oluştuğunun belirlenebilmesi için deri testleri yapılır.
  • Bazı alerjen maddelere karşı aşılar geliştirilmiştir.

Üniteye Bağlı Diğer Konular

BiyolojiHikayesi

Öğrencilerimizin TYT (Temel Yeterlilik Testi) ve AYT (Alan Yeterlilik Testi) gibi sınavlara hazırlanırken kullanabilecekleri bilgileri sunuyoruz. Biyoloji konularında güçlü bir temel oluşturmak ve sınav başarınızı artırmak için doğru adrestesiniz!

Bilgilerimiz

Adres

Efeler-Aydın

Email

info@biyolojihikayesi.com

Phone

................

Bülten

© Biyoloji Hikayesi. All Rights Reserved. Designed by Biyoloji Hikayesi
Distributed By: Hamza EROL